ANDIRIN; Kıvrımlı yolların bitiş yeri, bu yüzden biraz mide burukluğu. ANDIRIN; Dağlar arasında gizlenmiş umut, bu yüzden biraz esaret duygusu. ANDIRIN; Ormanların ev sahibi, yeşilin her tonu, bu yüzden biraz renk körlüğü. ANDIRIN; Billur billur akan suların kaynağı, bu yüzden biraz hırçınlık. ANDIRIN; Kar’ın, zopurun ve çetin geçen kışın memleketi, bu yüzden biraz üşümüşlük ANDIRIN; Yazın kavurucu sıcağında yaylalar diyarı, bu yüzden biraz ferahlık. ANDIRIN; Toroslar’ın zirvesi, dağların bitiş yeri, bu yüzden biraz unutulmuşluk. ANDIRIN; Çamın, Sedirin, Köknarın memleketi, bu yüzden biraz kabuk da sertlik ANDIRIN; Andız pekmezinin, fıtık şurubunun sızıntı yeri, bu yüzden biraz sağlık. ANDIRIN; Tirşiğin ana vatanı, bu yüzden damakta unutulmayan ekşilik ANDIRIN; Bayram coşkusuna yapılan bayram kömbesi, bu yüzden katmerli yalnızlık. ANDIRIN; Dağ başında başıboş dolaşan keçi, bu yüzden biraz başıboş inatlık. ANDIRIN; Yol kenarında ki böğürtlenin mola yeri, bu yüzden biraz sivri dillilik. ANDIRIN; Dağların olgunlaştırdığı taş armudu, bu yüzden yenilmez, yutulmaz kimsesizlik. ANDIRIN; Nesli tüketilen orkide, bu yüzden yok oluşa götüren bilinçsizlik. ANDIRIN; Gövdesine balta değmiş ulu çınar, bu yüzden biraz yaralı benlik. ANDIRIN; Çam gövdesinden sızan saf reçine, bu yüzden biraz yapışkan kader. ANDIRIN; Meyremçilin çilli yüzü, bu yüzden biraz beğenilmemişlik. ANDIRIN; Halburun serin rüzgârı, bu yüzden tek mevsimlik. ANDIRIN; Kırksuyun kırk gözü, bu yüzden çok başlılık. ANDIRIN; Karasu’yun beyaz köpüğü, bu yüzden biraz grilik. ANDIRIN; K.Maraş’ın ilçesi, Adananın elçisi, bu yüzden sahipsizlik. ANDIRIN; Tokmaklıdan yukarı çıkmayan bereket, bu yüzden yarı açlık. ANDIRIN; olmakla olmamak arasında ki ince çizgi, bu yüzden hep bir arayış. ANDIRIN; Kaderde memleket, dünyada gurbet, bu yüzden mısralara sığmayan cümleler.
Tarihi
Bir kartal kanadının altında geçmişe göç ediştir Andırın. Bilmediğin diyarlardan, tanımadığımız insanların göç yolu. Hangi ümitler bir at sırtına yüklenip de bu topraklardan geçti bilinmez ama bilinir ki buralarda her taşın taşıdığı bir ayak izi vardır. Kaç yıllık bir maziye ve kaç yıllık ümitlere yorgan olmuştur dağların başında duran sis bulutları. Ve kıvrım kıvrım yollar kaç gurbetçiyi sılasına ulaştırmış ve terini silmiştir serin rüzgâr. Bağrı yanık sevdalıların, türkülerine kulak verirken yalçın kayalar kaç yanan yüreği biraz olsun soğutmuştur pınarları.
Bir kartal kanadının altında geçmişe göç ediştir Andırın. Meryemçilin güzelliğinin kayalara işlendiği zamanlarda sevdanın heybetine tanıklık etmiştir kayranlı dağları. Ve zalimlikleri yaşamıştır bu topraklar sevdaların bağrında. Ayrılıklara meydan vermemek için aşkın taşa dönüştüğü yerdir.
Maziye açılan büyük bir kapıdır Andırın. Kalelerin surlarında barındırdığı kahramanlıkların, yol vermez geçididir. Katliamların acısıyla vurgun yemiş yıkılmaz bir çınardır. Asidir, kahramandır, hüzünlüdür, bağrı yanıktır en önemlisi şereflidir geçmişi. Kimler hüküm sürmüştür bu topraklarda, kaç babayiğit at koşturmuş ve kaç eşkıya ya mezar olmuştur yüce dağların bilinmez ama bilinir ki bu dağlar yiğitlere yaren olmuştur.
Bir göç yolu efsanesidir Andırın bir Enderun eseridir öteden beri kültür fışkıran ve bizler Enderun çocuklarıyız.
Yollarında dizi dizi kaleler
Her kalede ayrı destanlar gizler
Senelere meydan okurcasına
Tarihin türküsünü dağların söyler
Göç yolunun mola yeri sen idin
Kimine yol verdin kime dur dedin
Yazlarını herkes methetti amma
Çetin kışlarında aman vermedin
Aşklar da yaşadı senin bağrında
Babaya rest çekildi bu aşk uğrunda
Kaçarak kurtulmak istediler ki
Taşa dönüverdiler kaçış yolunda
Yarış ederdi beyler birbirlerine
Almadı seni kaptırdı başka birine
Dillerde kalan bir sözü söyledi
Miras kaldı sözü meryemin çiline
Gelenekleri
Andırın bir çocuk neşesinde bayramların ve bir yaşlı gözünde ki hüzünle anılarını yaşar. Bayramların coşkusu sokaklara hatta gurbete taşar. Bir tatlı telaştır bayramlar birkaç hafta öncesinden başlayan. Sokaklara sinen bayram kömbesi kokusu Ramazan bayramının habercisi bayram coşkusunun ilk kıpırtısıdır. Evde hazırlanan kömbelerin taş fırınlarda pişirilmesi iftardan sonra başlar sahura kadar devam eder. Telaşın lezzete dönüşüdür bütün bunca zahmetin adı. Misafire ikram, gurbet den gelecek olan eşin dostun özlemini gidermektir maksat. Bayrama bayram yaşatmak, bayramı bayram tadında kutlamaktır amaç.
Andırın bir çocuk neşesinde yaşar bayramları. Keçi ve koyun sesleri kurban bayramının ilk habercisidir. Kurban bayramına günler kala alınır ve itina ile bakılır özenle alınan kurbanlıklar. Bayramın neşesidir beklenen sevdikler ve onlara sunulacak ikramlar. Bir hasretin bitiş noktasıdır çoğu evde bayramlar. Beklenene kavuşma, bir hasret perdesinin açılışı ve özlenen yüze doya do ya bakışın, hasretle kucaklayışın adıdır birkaç günlük bayram tatilleri. Gönlünün bir yarısı gurbettir andırın insanının işte bu yüzden bir başka coşkudur bayramları.
Coşkular sadece bayramlarda yaşanmaz bir bayram sevinci taşır düğünleri. Köylüsü şehirlisi bir yürek olur imecedir diğer adı düğünlerin. Gençler görev bilir misafiri ağırlamayı ve düğüne hak ettiği coşkuyu kazandırmayı. Davul zurna sesleri yankılanırken karşı yamaçtan mutluluğun türküsü söylenir yüreklerde. Andırında bir birlikteliktir düğünler sadece iki gönüllün değil bit toplumun birlikteliği.
Hüzünler bir başka yaşanır bizim topraklarda. Hüznün paylaşıldıkça azalacağını bilir yürekler. Önce sala seslerine yönelir kulaklar ve ayaklar koşarak gider son göreve. Eller semaya açılır ve dualar okunur giden canların arkasından. Ne sevinçte yalnızdır insanımız nede üzüntüde. Bu nedenle sevinçlerimiz coşkusuz, üzüntülerimiz kimsesiz geçmez.
Bir el uzanır yalnızlığıma Bir el ki! El olmaz bana Bir el uzanır acılarıma Bir el ki! El gibi kaçmaz benden
Bir el uzanır coşkularıma Bir el ki! El gibi bakmaz bana. Bir el uzanır tabutuma Bir el ki! El gibi uğurlamaz beni.
Bir el uzanır bayramlarıma. Bir el ki! El diyarın da koymaz beni. Bir el uzanır yüreğime. Bir el ki! El eli değdirmez yüreğime.
Andırın insanı.
Kar kadar beyazdır göz bebekleri ama kar kadar soğuk olmaz bakışları. Nem düşer gözlerine, çığ düşer bakışlarına, kirpikleri kırılır gözleri puslanır ama soğuk bakmaz hiçbir simaya. Kırgınlıklarını, üzüntülerini ve öfkelerini espri içine gizlenmiş ince sözcüklerle yansıtır kırmaz en katı kalpleri bile. Sohbeti neşeli olur, kahırları yürek incitmez. Kahırlarını kendi içinde yaşarken, dostunun yüreğine yağmur tanesi gibi serpiştirir sevinçlerini.
Konuşmayı sever bizim insanımız ama susmasını da bilir. Bazen çok susar suskunluğuysa kırgınlığının ifadesidir ama asla ağlayandan yüzünü, sevinenden gönlünü esirgemez. Çat kapı gelene gönlünde sofrası da açıktır. Gurbet olmuşsa birine Andırın… Gurbeti sılaya çevirir benim gurbet nedir bilen insanım. Evinin önünde ki tavuğunu, ineğinin sütünü, bir pişirimlik tarhanasını, aşını ekmeğini hatta son lokmasını koyar sofrasına. Misafir berekettir, misafir baş tacıdır, misafir gönül yoldaşıdır en önemlisi misafir el değildir bizdendir.
Yufka yüreklidir bizim insanımız komşusu aç olsun gözüne uyku girmez. Ramazan ayında Ezana 30 kala başlar ellerde yemek kapları. Ya komşu kokusunu duyduysa telaşı. İçine sinmez komşusu tatmadan iftar açmak. Her lokma boğazından aşarken komşusunun da yemeğinden tatmasının huzurunu yüreğinde hissedecek kadar başkadır bizim insanımız.
Gurbetten mi geldin ey yolcu. Gurbette oğlum var, oğlumsun benim. Sıcak aşa hasret misin? Gurbet de okuyan kuzum var benim.
Gurbetten mi geldin ey yolcu. Bir bardak ayran iç yanmıştır yüreğin. Yürek yangını nedir bilirim. Gurbette çalışan yiğidim var benim.
Gurbetten mi geldin ey yolcu. Mübarek aylarda oruçludur ağzın. Sıcak çorba yoktur evinde bilirim. Gurbette bekâr oğlum var benim.
Andırın tarihi, kültürü, gelenekleri ve insanı ile asırlık bütünün birer parçasıdır. Bu bütünün korunması ve geleceğe aktarılması bizlerin en büyük görevidir.
Andırın çocuğuyum ben, doğadır diğer adım. Andırın çocuğuyum ben, ufku geniş ala bildiğine Andırın çocuğuyum ben, zirvelerde hırçın eser rüzgârım. Andırın çocuğuyum ben, ayaklarım toprağa basar yüzüm yeşile dönük
Andırın çocuğuyum ben, sağlamdır surlarım yıkılmam çağlayanlarda. Andırın çocuğuyum, ben, billur billur akarım yüreklere Andırın çocuğuyum ben, siyah beyaz fotoğraflara sıkışsa da kaderim renkli bakar göz bebeklerim.
Andırın çocuğuyum ben, her yetişen fidanda yeniden can bulurum. Andırın çocuğuyum ben, kırık dallarımla meydan okurum yıllara ve bana meydan okuyanlara.
Andırın çocuğuyum ben, kök salarım en kıraç topraklarda bile. Andırın çocuğuyum ben, yüzüm dolunaydan daha parlak yarınlara karşı. Andırın çocuğuyum ben, Topraktan çıkarırım aşımı katık yaparım ekmeğime.
Andırın çocuğuyum ben, Topraktan çıkarırım aşımı katık yaparım ekmeğime. Andırın çocuğuyum ben, su gibi berrak ama bir oka dar hırçındır benliğim. Andırın çocuğuyum ben, günün sıcağına gecenin ayazına aldırmaz bedenim.
Andırın çocuğuyum ben, bir tas Tirşikte saklı benliğim ve kişiliğim. Andırın çocuğuyum ben, ne kadar uzakta olsam da bulurum öz vatanımı.
Hasretim türküdür düşmez dilimde
Bir memleket sevdası tüter serimde
Bir kırık sazdır hasret elimde,
Türküdür dilimde, çalar sazımda
ANDIRIN
Bakışımda sitem var yüce dağlara
Lal oldum derdimi anlatamam dostlara
Benim çağım uymaz şimdiki çağlara
Özümden, sözümden çıkmaz
ANDIRIN
Yabana atılmaz bende ki sevda
Yâd ellerde olsam da demem elveda
Esen yeller yanan yüreğime olmaz deva
Burnumda buram buram tüter
ANDIRIN
Kışın ayazını kat samda düşüme
Rastlamadım yüce Tırıl senin eşine
Alış mış bu beden senin kışına
Yazım-kışım, dört mevsimim sensin
ANDIRIN